18 Aralık 2011 Pazar

bazen sadece başlamak gerekir

olmaz olamaz imkansız benimsin... böyle miydi yahu bu şarkı? neyse. önemli de değil zaten. bir yerden başlamak lazım diye bunu kullanıyorum. hem ne demiş oracle ablamız. başlangıcı olan her şeyin sonu da vardır. yani meraklanmayın bu saçmalamalar güruhunun da bir sonu olacak. ama ne zaman? azz sonra!!

zaten bu yazının bir amacı da yok. şimdi başlıyorum. hazır mısınız? ha bu arada okuyan olursa baştan sona haber etsin. kendisine sürpriz ödüllerim olacak. vallaha.

bu kadar güzel olmaya hakkı olamaz onun. evet olamaz. hayır olamaz. gitmeli artık buralardan bak şiir bile buldum hatta o'nu bıraktım şiire aşık oldum. ama cemal süreya'ya değil. o kötü eder adamı. neticede "mutlu olmayı kim istemez ki, ama mutsuzluğa da var mısın" sorusu var onda ve fatal error verir adamda animallah. ben onunla ilgili feyzbuh aleminde ne var ne yok siler süpürürken, eldeki avuçtaki her nevi dokümanı hatmederken o gezemez öyle ortalarda.

 
şimdi ne oluyor dediniz kanımca. ne bu paragraf. tanıtayım kendisi kağıda karalananlar serisinden. şubat 2008'de karalanmış. kanımca otobüste olmuş çünkü o yazıyı başka türlü yeniden oluşturamam.

 
insanoğlu ne garip değil mi?-bak yine aynı kalıp. bundan sıyrılmam lazım. yazı içinde soru sorup cevaplamak benim isyanım oldu resmen.- hayır ama cidden garip. vallaha. yani bir yıl öncesi ile şimdisi arasındaki değişimi ileri sarma tuşu olsa da görsek. altımıza sıçarız gülmekten. değmez hiçbir şey bu hayatta iki damla göz yaşına. al bunu da yazın mezar taşıma beğendim cidden.


şimdi sözü can yücel'e bırakırken bir sonraki zırvalama eyleminde görüşmek üzere diyorum. esen kalın...
bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"o olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
demeyeceksin işte.
yaşarsın çünkü.
öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
çok sevmeyeceksin mesela. o daha az severse kırılırsın.
ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o'nu sevdiğinden.
çok sevmezsen, çok acımazsın.
çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
senin değillermiş gibi davranacaksın.
hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
çok eşyan olmayacak mesela evinde.
paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
gökyüzünü sahipleneceksin,
güneşi, ayı, yıldızları...
mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"o benim." diyeceksin.
mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...
mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
mesela turuncuya, yada pembeye.
ya da cennete ait olacaksın.
çok sahiplenmeden,
çok ait olmadan yaşayacaksın.
hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın.
ucundan tutarak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Varsa bir diyeceğiniz, buradan buyurun.